top of page

BİLİMSEL BİR ÇALIŞMA NASIL YAPILIR? / İNTİHAL NEDİR?

  • Yazarın fotoğrafı: Berkay Özdemir
    Berkay Özdemir
  • 28 Eki 2022
  • 7 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 29 Eki 2022


ree

BİLİMSEL BİR ÇALIŞMA NASIL YAPILIR?


GİRİŞ


Bilimsel bir çalışma yapmanın altın kurallarından bir tanesi, belli bir metodoloji dahilinde çalışmaktır. Metodoloji, köken olarak metodos (Yunanca: Yol, yöntem) kelimesinden günümüze gelmiştir. Metodoloji, günümüzde yöntem bilimi, akıllı ve tutarlı düşünme bilimi olarak nitelendirilmektedir. Bilimsel çalışma yapılırken belirli bir hedefe ulaşmak için izlenecek yol, planlı, programlı, düzenli, sistemli, akılcı, tutarlı bir yol olmalıdır.

Araştırma sürecinde yapılacak yöntemsel yanlışlar, bilimsel bilgiye gölge düşürür, sonuçların geçersiz ve güvenilmez olmasına neden olur. Çünkü zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir. Bilim insanları, bilim dünyasının kendisine duyduğu güveni koruyacak nitelik ve nicelikte araştırmalar yapmak zorundadırlar. Hele hukuk gibi insanı vezir de rezil de eden bir bilimle uğraşanların, toplumda güvenilir kişiler olarak bilinen hukukçuların bu namına gölge düşmemesi için yapacakları bilimsel çalışmalarda evleviyetle özen göstermeleri ve güvenilir yollardan sonuca varmaları gerekmektedir.

En sağlıklı, güvenilir, kaliteli bir bilimsel çalışmanın nasıl yapılacağı, süreç şeklinde bu yazıda ele alınacaktır.


I. AŞAMALAR


Bilimsel araştırmada sonuca varmak için kat edilmesi gereken yol, belli basamaklardan oluşur. Bu basamaklarda yapılacak en ufak bir hata, çığ gibi büyüyecek ve sonucun niteliğini etkileyecektir. Bu basamaklar şunlardır:

  1. Konu Seçme

  2. Konunun Sınırlarını Belirleme

  3. Araştırma Tezini (Hipotez) Oluşturma

  4. Araştırma Metodunun Belirlenmesi

  5. Taslak Planının Hazırlanması

  6. Geçici Kaynakça Hazırlama

  7. Not Alma

  8. Veri İşleme

  9. Araştırmanın Yazıya Geçirilmesi

  10. Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması


1. KONU SEÇME


Bilimsel çalışmanın konusunun “ilgi çekici” , “orijinal” , “önemli bir konuya değinen” , “bilimsel açıdan yeterli olan” , “birincil ve ikincil kaynaklara atıf yapan” , “kaynak açısından yeterli doygunluğa ulaşmış” ve “zaman açısından güncelliğini koruyan” nitelikte olması gerekmektedir.

Örneğin bu satırların yazarının kendine belirlediği konu, hukukumuzda birkaç yıldır uygulanan yani zaman açısından güncel, orijinal, daha önce 1 kez tez konusu olarak seçilmiş ve ilgi çekici bir konudur.


2. KONUNUN SINIRLARINI BELİRLEME


Belirlenen konunun sınırları daraltılmalıdır. Örneğin “İdarenin Sorumluluğu” ya da “Ceza Muhakemesi Hukukunda Kovuşturma Evresi” şeklinde bir konu belirlenemez. Bunların daraltılması gerekir. Örneğin “İdarenin Terör Faaliyetlerinden Doğan Kusursuz Sorumluluğu” ya da “Ceza Muhakemesi Hukukunda Seri Muhakeme Usulünün Anayasal Açıdan Değerlendirmesi” şeklinde konular, kabul görecek konulardır. Çünkü kapsamı dardır ve daha somut konulara el atmaktadır.

Konunun sınırlarının belirlenmiş olduğunu, o araştırmanın “Özet” kısmında yer alan “Anahtar Kelimeler” paragrafından anlayabiliriz.

Örneğin bu satırların yazarının kendine belirlediği konu, önce ceza hukuku sonra ceza muhakemesi hukuku daha sonra ceza muhakemesi hukukunda özel yargılama usulleri olarak kademe kademe daraltılmıştır.


3. ARAŞTIRMA TEZİNİ (HİPOTEZ) OLUŞTURMA


Araştırma tezi oluşturulurken doğruluğu sınanmamış önerme sunulmalıdır. Merak uyandırıcı olmalıdır. O konu ile ilgilenenler ya da ilgilenmek isteyenler için vakit ayırmaya değer bulunmalıdır. Örneğin ülkemizde son zamanlarda baş gösteren kripto para borsası üzerine çoğu hukukçu tarafından gerek bilimsel makale gerekse blog yazısı yazılmış ve çok sayıda okunmuştur. Bunun nedeni, tamamen güncel, ilgi çekici ve doğruluğu daha önce sınanmamış önermeler içermesidir. Önümüzdeki yıllarda uzay hukuku alanında yazılacak eserlerin de aynı güncellikte, ilgi çekicilikte ve sınanmamış önermeler içeren nitelikte olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Bu satırların yazarının kendine seçtiği konunun ülke pratiğinde ortaya çıkardığı sorunlar, uygulayıcıların konuya hâkim olamayışı ve müessesenin yanlış anlaşılması, yazarı bu konuda yazmaya teşvik etmiştir.


4. ARAŞTIRMA METODUNUN BELİRLENMESİ


Araştırma metodu, çalışılan alana göre değişiklik arz etmektedir. Sosyal bilimlerde çalışanlar anket, gözlem, mülakat, kaynak derleme gibi yollarla kendine metot belirlerken, sağlık ya da fen bilimlerinde çalışanlar ise deneme-yanılma gibi yollarla kendine metot belirlemektedir. Hukukçular ise daha çok kaynak derleme yoluna başvurarak belirlediği konuda hem yerli hem yabancı olarak yazılmış tüm fiziki ve dijital kaynakları taramakta, bunları belli bir düzende derlemektedir.


5. TASLAK PLANININ HAZIRLANMASI


Taslak plan hazırlamak, çalışmacının çalışmasını kolaylaştırır. Çok ayrıntılı olmamalıdır. Değişebilirdir çünkü taslaktır, müsveddedir.

Bir taslak planda olması gerekenler; “giriş” , “metot” , “bulgular” , “sonuç ve tartışma” ve “kaynakça”dır.

Bu satırların yazarı, kendi taslak planını hazırlamış ve haftada bir literatür taraması yaparak en güncel eserleri toplamayı, günde bir ise içtihat taraması yaparak konu ile ilgili mahkeme kararı toplamayı kendine düstur edinmiştir.


6. GEÇİCİ KAYNAKÇA HAZIRLAMA


Kaynak araştırmasına başlayan araştırmacı; kütüphane kataloglarından, basılı makale indekslerinden, basılı bibliografya kitaplarından, elektronik kaynaklardan (Örneğin YÖK Tez Merkezi, Dergipark, Jurix, Lexpera, Turcademy), Google arama motorundan ve elektronik bibliografyadan yararlanmalı ve kendine geçici kaynakça hazırlamalıdır.


7. NOT ALMA


Yapılan araştırma esnasında edinilen bilgiler, daha sonra unutma ihtimaline karşı kayıt altına alınmalıdır. Bu kayıt bazen deftere bazen ajandaya yazılı olarak yapılacağı gibi bazen de ses kaydı almak ya da dijital not tutmak suretiyle yapılmaktadır.


8. VERİ İŞLEME


Bir araştırmanın tezi çabuk oluşmaz, yazma sırasında veya öncesinde değişebilir. Araştırmanın özü araştırmacının kendi fikir, düşünce ve analizleridir. Dayanaklı olmalıdır. Bu sebeptendir ki yüksek lisans eğitiminde tez aşaması 1 yıl sürmektedir. Tez, blog yazısı, köşe yazısı ya da makale değildir. Belli bir oluşma, gelişme, yazılma, okunma ve düzeltilme süreci vardır. Bazen bu 1 sene bile yetmemekte, ek süre talebinde bulunulmaktadır.

Bu satırların yazarı, ek süre talebine mahal vermemek için ders aşamasındayken konusunu belirlemiş, daraltmış, hipotezini oluşturmuş ve kaynak toplama aşamasına başlamıştır.


9. ARAŞTIRMANIN YAZIYA GEÇİRİLMESİ


Araştırma yazıya geçirilirken önce ilk taslak oluşturulur. Elde edilen veriler ışığında çalışma yazılır. Kaynaklar dipnotta gösterilir.

Sonra ilk taslağın düzeltilme aşaması başlar. Metin, baştan sonra okunur, dilbilgisi ve üslup yönünden düzeltilir ve boş yerler doldurulur.

Daha sonra açıklık, sadelik, akıcılık yönlerinden çalışma tekrar gözden geçirilir. Son okuması da yapıldıktan sonra metne son şekli verilir ve çalışma tamamlanır.


10. FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ KORUNMASI


Belki de bilimsel çalışma üretme sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus fikri mülkiyet haklarının korunmasıdır. Çünkü yazım hataları, cümle düşüklükleri, yazım kılavuzundaki boşluklara uymama tolere edilebilir ufak hatalardır ancak bir başka müellifin fikri mülkiyet hakkını ihlal etmek, atıf (Atıf, bir yazarın bir başka yazarın yazdığı kitapta bulunan bazı cümle ve paragrafları kendi yazdığı kitaba almasıdır) vermeden başkasının cümlelerine eserde aynen yer vermek kabul edilebilecek nitelikte değildir.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 35. maddesi bu hususu düzenlemektedir. Maddeye göre bir eserden şu hallerde alıntı yapılması hukuka uygundur:

  1. Alenileşmiş bir eserin bazı cümle ve fıkralarının müstakil bir ilim ve edebiyat eserine alınması.

  2. Yayımlanmış bir bestenin en çok tema, motif, pasaj ve fikir nev’inden parçalarının müstakil bir musiki eserine alınması.

  3. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ve yayımlanmış diğer eserlerin, maksadın haklı göstereceği bir nispet dâhilinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla bir ilim eserine konulması.

  4. Alenileşmiş güzel sanat eserlerinin ilmi konferans veya derslerde, konuyu aydınlatmak için projeksiyon ve buna benzer vasıtalarla gösterilmesi.

Alıntının belli olacak şekilde yapılması gerekir. İlim eserlerinde, alıntı hususunda kullanılan eserin ve eser sahibinin adından başka bu kısmın alındığı yer belirtilir.

Bir bilimsel eserde, bir eserin tamamı veya önemli bir kısmının alınması mümkün değildir. FSEK m. 35/f.1.-b.1 kapsamında yapılacak iktibasta, iktibas edilebilecek eser parçaları, kendisinden iktibas yapılan eserin önemli bir bölümünü oluşturamayacaktır.

Alıntı, “maksadın haklı göstereceği bir nispet dahlinde ve münderecatını aydınlatmak maksadıyla” yapılmalıdır.

Okuyucu, bir eseri okuduğunda, o eserde alıntı olan kısımların yazarın düşüncesi değil, bir başka yazarın düşüncesi olduğunu kolayca anlayabilmelidir.

Alıntı niteliğinde olan cümlelerin bir başka eserden alındığı belli değil ise, bu durum intihale (akademik hırsızlık) yol açar.

Alıntı ister aynen, ister mealen olsun, her alıntının kaynağı gösterilmelidir.


İNTİHAL NEDİR?


ree

Bilim, etik kurallar çerçevesinde yapılmalıdır. Ancak son yıllarda ciddi anlamda sorunlarla baş başa kalan akademi, bunlara çözüm önerisi getirmeye çalışmaktadır.


NEDİR?


Bilimsel ihmal, bilimsel saptırma ve bilimsel aşırma olarak nitelendirilebilecek bu sorunlar, TÜBİTAK tarafından da tanımlanmıştır. Buna göre bilimsel yanıltmalar; uydurma, çarpıtma, intihal, dublikasyon, dilimleme, destek belirtmeme ve yazar adlarında değişiklik olarak sıralanabilir.

İntihali diğer yanıltmalardan ayıran temel özellik ise intihalde atıf yapılıyor oluşudur. İntihal, yayınlanmış bir eserin tamamının ya da bir kısmının intihali yapan tarafından kendi çalışmasıymış gibi gösterilmesi ve sunulmasıdır. Türkiye Bilimler Akademisi’nin hazırladığı bir kitapçığa göre intihal; “Aşırmacılık için haksız kullanma, kendi adına geçirme, intihal, yağmacılık ve korsanlık gibi terimler de kullanılmıştır. Temelde aşırmacılık başkalarına ait olan araştırma verilerinin, olduğu gibi, kaynak bildirilmeden ve kendi araştırma verileri imiş gibi yayımlanmasıdır.


NEDEN YAPILIR?


Bilim ve teknolojideki hızlı gelişme, uluslararası boyutta ekonomik rekabetin artmasına neden olmuş, bilim bu rekabetin tarafı haline gelmiş, hem devlet kurumları hem de özel kuruluşlar, bilimi ve bilim insanlarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmiştir. Bilim insanları üzerindeki bu baskı, onları daha kolay ve kestirme yollara sevk etmiştir. Bu yollardan biri de akademik intihaldir.

Akademi odaklı nedenlerin başında bilimsel araştırma eğitiminin verilmemesi, yükselme isteği ve aşırı hırs derecesi, fazla sayıda yayın yapmanın bilimde saygınlığı arttıracağı inancı, parasal destek alınan kurumların hızlı yayın yapmaya zorlaması gelmektedir.


AKADEMİK HIRSIZIN HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUĞU VAR MIDIR?


İnsan kimliğini temsil eden ürünlerin başında gelen fikir ve sanat eserleri, sadece onu meydana getiren kimsenin değil, tüm insanlığın ortak ürünü olarak kabul edilmektedir.

Fikir ve sanat eserleri bu yönüyle sahibinden bağımsız olarak düşünülemezse de, her eser sahibinin eseri üzerinde sahip olduğu haklarının korunması ihtiyacı bulunmaktadır. Nitekim İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 27. maddesi “Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır” şeklindeki düzenlemesiyle bu hususa işaret etmektedir. Ayrıca Anayasamızın 25. maddesinde “düşünce ve kanaat hürriyeti”, 26. maddesinde “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”, 27. maddesinde “bilim ve sanat hürriyeti”, 28. maddesinde “basın hürriyeti” ve 64. maddesinde “sanatın ve sanatçının korunması” düzenlenerek fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar koruma altına alınmıştır.

İntihal, peşinden birtakım hukuki ve cezai sorumluluğu da beraberinde getirir.


HUKUKİ SORUMLULUK


Eser sahibi, eserinden hırsızlık yapıldığı düşüncesinde ise Tecavüzün Ref’i (Durdurulması) Davası (FSEK m. 66), Tecavüzün Men’i (Önlenmesi) Davası (FSEK m. 69), Eser Sahipliğinin Tespiti Davası, Tecavüzün Tespiti Davası, Kazancın İadesi Davası ve Maddi/Manevi Tazminat Davalarından (FSEK m. 70) birini açabilir ya da tecavüzün durdurulması ve önlenmesine özgü ihtiyati tedbir veya genel ihtiyati tedbir talebinde bulunabilir.


CEZAİ SORUMLULUK


Cezai sorumluluk ise FSEK 71 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 71. maddeye göre; Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması şikâyete bağlıdır. Şikâyet üzerine Cumhuriyet savcısı suç konusu eşya ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre el koyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapar. Cumhuriyet savcısı ayrıca, gerek görmesi hâlinde, hukuka aykırı olarak çoğaltıldığı iddia edilen eserlerin çoğaltılmasıyla sınırlı olarak faaliyetin durdurulmasına karar verebilir.


ÖRNEK-1

İntihal konusunda Türk hukuk akademisinde en çok savaş veren ve deyim yerindeyse “davalık” olan hoca şüphesiz Prof. Dr. Kemal Gözler’dir. Gözler, kendi eserlerinden intihal yapanlardan 11 kişiyi 2013 yılında kendi yayını ile çıkardığı Örnekleriyle Usûlsüz Alıntı Sorunu: Adnan Küçük, Ahmet Nohutçu, Bilal Canatan, Nevzat Sönmez, Ali Rıza Çoban, Serdar Özgüldür, Fatih Dikici ve Diğerlerinin Kitapları Hakkında Eleştiriler adlı kitap ile ifşa etmiş ve tüm belgeleri de okuyucunun huzuruna sunmuştur[1]. Adı geçen kitabın 38. sayfasından şöyle bir örneği verebiliriz:

Nevzat Sönmez, Anayasa Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2011, s. 11.

Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa, Ekin Kitabevi, 2010, s. 13.

Bu anlamda bir kuralın anayasa kuralı olup olmadığına o kuralın içeriğine, neyi düzenlediğine bakılarak karar verilir. Bir kural, içerik itibarıyla devletin temel organlarının kuruluşuyla veya işleyişiyle ilgili ise, o kural anayasal niteliktedir.

Bu anlamda bir kuralın anayasa kuralı olup olmadığına o kuralın içeriğine, neyi düzenlediğine bakılarak karar verilir. Bir kural, içerik itibarıyla devletin temel organlarının kuruluşuyla veya işleyişiyle ilgili ise, o kural anayasal niteliktedir.

Görüldüğü gibi Nevzat Sönmez’in yukarıdaki paragrafı, cümle cümle, kelime kelime Kemal Gözler’in paragrafından alınmıştır. Ortada bir aynen alıntı olduğuna göre, bu alıntının tırnak içinde verilmesi, italik içinde dizilmesi veya girintili paragraf olarak verilmesi gerekirdi. Nevzat Sönmez, bu alıntının kaynağını göstermiş olsa bile bu alıntı yine de usulsüz bir alıntıdır; çünkü 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 35’inci maddesinin son fıkrasına göre “iktibasın belli olacak şekilde yapılması” şartına aykırıdır.


ÖRNEK-2

Gözler, yine kitabının 42. sayfasında başka bir örneği bizlere sunuyor:

Bilal Canatan, İdare Hukuku, Ankara, Detay, 3. baskı, 2012, s. 6.

Kemal Gözler, İdare Hukukuna Giriş, Bursa, Ekin Kitabevi, 2011, s. 38.

Devlet üstlendiği kamu hizmetlerini konularına göre bölmüş; bu “bölüm”lerden her birini de ayrı bir “bakanlık” şeklinde örgütlendirmiştir. Ancak bakanlıkların ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Tek bir tüzel kişilik vardır; o da “devlet tüzel kişiliği”dir. Her bir bakanlık kendi görev alanında devlet tüzel kişiliğini temsil eder.

Devlet üstlendiği kamu hizmetlerini konularına göre bölmüş; bu “bölüm”lerden her birini de ayrı bir “bakanlık” şeklinde örgütlendirmiştir. Ancak bakanlıkların ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Tek bir tüzel kişilik vardır; o da “devlet tüzel kişiliği”dir. Her bir bakanlık kendi görev alanında devlet tüzel kişiliğini temsil eder.

ÖRNEK-3

Gözler, bu durumdan şikâyet etmekte ve hatta yargısal yollara başvurmakta iken, Gözler’in kendi de intihal yapmıştır. Örnek:

Kemal Gözler, İdare Hukuku Ders Notları, Bursa, 1999, s. 9.

Metin Günday, İdare Hukuku, İmaj, 2. baskı, Ankara, 1997, s. 8.

Tüm ülke düzeyinde yürütülmesi gereken milli kamu hizmetleri dışında, belli bir yörede, salt o yöre halkının gereksinimlerini karşılamak üzere yürütülen kamu hizmetleri de vardır. Bu hizmetler devletin merkezi idare teşkilatı aracılığıyla değil, belli bir yörede oluşturulmuş bulunan devletin tüzel kişiliği dışında ayrı bir tüzel kişiliğe sahip yerel idareler aracılığıyla yürütülür.

Tüm ülke düzeyinde yürütülmesi gereken milli kamu hizmetlerinin yanısıra, belli bir yörede, salt o yöre ve yöre halkının gereksinimlerini karşılamak üzere yürütülen mahalli (yerel) kamu hizmetleri de vardır. Bu hizmetler Devletin idare teşkilatı (merkezi idare teşkilatı) aracılığı ile değil, belli bir yörede oluşturulmuş bulunan ve devlet tüzel kişiliği dışında ayrı bir tüzel kişiliğe sahip mahalli idareler (yerel yönetimler) aracılığı ile yürütülür.

Gözler’in eserinde bu kısım için ne Günday’ın eserine ne de başka bir esere atıf yapılmaktadır. Kaynak gösterilmediğine göre, fikrin ve cümlelerin kendisine ait olduğunu beyan etmiş demektir. Bu kadar benzerliğin tesadüfi olması düşünülemez. Burada 61 kelimeden, 5 satırdan oluşan 1 paragraf iki yazar tarafından da aynen tekrarlanıyor. Bu aynılık, “iki yazarın geceleri aynı rüyayı görme ihtimalinden” daha düşük bir ihtimaldir.

[1] Kitap hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: https://www.anayasa.gen.tr/usulsuz-alinti-sorunu.htm (Erişim Tarihi: 30.06.2021)

Comments


  • Instagram
  • LinkedIn
  • Twitter
  • Youtube
bottom of page