ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ'NİN NADİR HASTALIKLARDA İHTİYATİ TEDBİRE BAKIŞ AÇISI
- Berkay Özdemir
- 1 Oca 2024
- 6 dakikada okunur
GİRİŞ
Bilindiği üzere sağlık hukukundan kaynaklı açılan davalar, ortalama 7-8 ay sürmektedir. Ancak ilacı kullanması hayati önemi haiz olan hasta vatandaşların bu süreleri beklemesi kesinlikle mümkün değildir. Zira hastaların bekleyecek 1 günü dahi bulunmamaktadır.
Böyle bir durum karşısında hukuken en kurtarıcı yol, ihtiyati tedbirdir. İhtiyati tedbir kararı ile davaların sonuçlanması beklenmeksizin dava konusu ilaçlar temin edilebilmektedir. Bu sebeple yerel mahkemeler tarafından verilecek olan ihtiyati tedbir kararları çok önemlidir.
Ankara İş Mahkemeleri'nden 14 daire Sosyal Güvenlik Mahkemesi'dir. Bu daireler 3, 5, 8, 13, 16, 17, 25, 27, 33, 37, 41, 50, 61 ve 62 numaralı İş Mahkemeleri'dir. Bu dairelerden büyük bir çoğunluğu ihtiyati tedbire hükmetmektedir. Okuduğunuz bu makale, 1.5 sene önce kaleme alınmış olsa idi tam tersi bir görüşün aktarılacağı hatırlatılmalıdır. Zira bu satırların yazarı, Mahkemelerin görüşünün değişmesini sağlayacak hukuki argümanlar ortaya koymuştur.
Sosyal Güvenlik Mahkemeleri tarafından verilen ihtiyati tedbir kararları, davalı SGK tarafından istinaf kanun yoluna götürülmektedir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi'nin 10. ve 11. Hukuk Daireleri, istinaf incelemesini yapan merciidir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi'nin 10. ve 11. Hukuk Daireleri arasında birlik bulunmamaktadır. Zira yerel mahkemeler tarafından verilen tedbir kararları 11. HD tarafından aynen ya da değiştirilerek onanmaktadır. 10. HD ise yerel mahkemeler tarafından verilen tedbir kararlarını kaldırmakta ya da yerel mahkemelerin tedbir ret kararlarını onamaktadır. Böyle bir ihtimalde hasta vatandaşlarımızın tedavilerinin kesintiye uğradığı izahtan varestedir.
Aşağıda hem vatandaşlarımızın hem de meslektaşlarımızın kullanımına ve bilgisine sunmak üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararlarından birkaçı aktarılmıştır:
ÖRNEK KARARLAR
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi E. 2023/440, K. 2023/329, T. 23.02.2023
Talep, ihtiyati tedbirin kabulü yönündeki kararın kaldırılmasına yönelik itirazının reddine karar
veren mahkeme kararının kaldırılması istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK'nın "İhtiyati tedbirin şartları" başlıklı 389. Maddesi; "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" başlıklı 341. maddesi de "İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar." şeklindedir.
HMK'nın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır.
İhtiyatî tedbirde asıl olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmistir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
Talep konusuna ilişkin, Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz."
Anayasa'nın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" kenar başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Hak ve Özgürlükler" başlıklı 1. bölümünün "Yaşam hakkı" başlıklı 2. maddesinin birinci bendi de "Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur." şeklinde düzenleme içermektedir.
Talep konusu somut olayda, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalından alınan raporlarda davacının Akondroplazi nedeniyle medikal tedavisinde kanıtlanmış ilk ve tek tedavi seçeneğinin Vosoritide olduğu ve hala devam eden tedavide kullanılması gereken ilaçların belirtildiği İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Doktorları tarafından düzenlenen rapor ile de davaya konu ilacın kullanımının gerekli olduğuna dair raporun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç itibariyle, davacının "yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğu", dosyada delillerin toplanarak tam ispata ulaşılıp karar verilmesinin beklenmesi halinde ilacın kullanımının aciliyeti ve hayati öneme haiz oluşu dikkate alındığında talep sonucu istek gibi karara bağlansa dahi bir anlam ifade etmeyebileceği anlaşıldığından ve özellikle dosyaya ekli ilaç kullanım raporu ve Büyüme-Gelişme ve Çocuk Endokrinoloji uzmanlarının vermiş olduğu ekli rapor gereğince dava sonuna kadar Mahkemece verilen tedbir kararı sınırlandırılmadan verilmiş ise de davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.2 uyarınca kabulü ile mahkemenin ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ve itirazın reddine dair kararlarının kaldırılarak yerine HMK'nın 362/1-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :
1-Davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın HMK 353/1-b.2 bendi uyarınca KABULÜ ile,
2-Ankara 33. İş Mahkemesi 2022/XXX Esas sayılı dava dosyası üzerinden verilen XX/XX/2022 tarihli ihtiyati tedbir talebininin kabulüne dair ara kararının ve XX/XX/2022 tarihli "Davalı tarafın ihtiyati tedbir kararına itirazının tedbir kararı verilmesi koşullarında değişiklik olmadığından reddine" dair ara kararlarının KALDIRILMASINA, yerine;
3-Davacının ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABULÜ ile;
Davacı XXX XXX'in Akondroplazi tanısının tedavisinde tıbbi gereklilik doğrultusunda kullanılacak "Vosoritide" etken maddeli "Voxzogo" isimli ilaç bedelinin XX/XX/2022 tarihli XXX Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalından alınan raporda yer alan hususlar nazarında ve XXX Üniversitesi Tıp Fakültesinden verilen XX/XX/2022 tarihli reçete tarihinden itibaren 3 aylık ilaç bedelinin herhangi bir kesinti yapılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmasına ve ilacın ithali için gerekli ödemenin doğrudan ithale yetkili Türkiye Eczacılar Birliği Yurt Dışından İlaç Temin Birimine yapılmasına, fazla talebin reddine,
4-Davalı Kurum harç giderinden muaf olduğundan bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıranlara iadesine,
7-HMK.359/4. maddesi uyarınca Dairemiz kararının Mahkemesince taraflara tebliğine
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2023 tarihinde 6100 sayılı HMK'nın 362/1-f bendi uyarınca temyiz yolu kapalı olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi E. 2023/494, K. 2023/433, T. 02.03.2023
Dava; İlk derece mahkemesince tedbirin kabulüne dair verilen XX.XX.2022 tarihli ara kararın ve itirazın reddine karar verilen XX.XX.2022 tarihli celse ara kararı ile gerekçeli ara kararın kaldırılarak, talebin reddine karar verilmesi istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK'nın "İhtiyati tedbirin şartları" başlıklı 389. Maddesi; "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" başlıklı 341. maddesi de "İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar." şeklindedir.
HMK'nın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır.
İhtiyatî tedbirde asıl olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmistir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
Talep konusuna ilişkin, Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz."
Anayasa'nın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" kenar başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Hak ve Özgürlükler" başlıklı 1. bölümünün "Yaşam hakkı" başlıklı 2. maddesinin birinci bendi de "Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur." şeklinde düzenleme içermektedir.
Sonuç itibariyle, davacının "yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğu", dosyada delillerin toplanarak tam ispata ulaşılıp karar verilmesinin beklenmesi halinde ilacın kullanımının aciliyeti ve hayati öneme haiz oluşu dikkate alındığında talep sonucu istek gibi karara bağlansa dahi bir anlam ifade etmeyebileceği anlaşıldığından ve özellikle Tıbbi Cihaz Kurumu'nun XX.XX.2021 tarihli "endikasyon dışı ilaç başvurusu" konulu kararı, ilaç kullanım raporu, hasta durum bildirir raporu ve ilaç kullanımına ilişkin reçeteler gözetildiğinde ispata yönelik olarak yaklaşık haklılık koşulunun varlığı kabul edilmiş ve yukarıda yer alan maddi ve hukuki açıklamalar karşısında, davalı Kurum vekilinin istinaf 6100 sayılı HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, HMK'nın 362/1-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere karar verilmiştir.
HÜKÜM :
1-Davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı Kurum harç giderinden muaf olduğundan bu konu hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıranlara iadesine,
5-Davacının yaptığı 64,00 TL istinaf yargılama giderinin davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2023 tarihinde 6100 sayılı HMK'nın 362/1-f bendi uyarınca temyiz yolu kapalı olmak üzere oybirliği ile karar verildi.




Yorumlar